Dolar 32,3632
Euro 34,6871
Altın 2.392,25
BİST 10.163,17
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Mersin 24°C
Az Bulutlu
Mersin
24°C
Az Bulutlu
Cum 22°C
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 23°C

Kul Hakkı Nedir?

Kul Hakkı Nedir?
29 Mart 2023 18:09
56.974

Kul hakkı, İslamiyet’te insanların kendilerine verilen haklarının korunmasını sağlar. İslamiyet’te insanlar arasındaki ilişkilerin temelinde, hakların korunması ve adaletin sağlanması yatar. İslamiyet’te, kul hakkının korunması, insanların birbirleriyle olan ilişkilerini daha adil ve daha hakkaniyete dayalı hale getirmek için önemlidir.

İslamiyet’te kul hakkı, insanların fiziksel, sosyal, ekonomik ve siyasi haklarının korunmasını sağlar. İslamiyet’te kul hakkı, insanların kendi haklarını kullanma ve korumalarına izin verilen hakların tümünü kapsar. İslamiyet’te, kul hakkı kapsamında, insanların kendi kimliklerini ve özgürlüklerini koruma hakkı, eşitlik hakkı, özgürlük hakkı, özgür irade hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı, çalışma hakkı, sosyal yardım hakkı ve güvenlik hakkı vardır.

İslamiyet’te kul hakkının korunması, insanların birbirleriyle olan ilişkilerini daha adil ve daha hakkaniyete dayalı hale getirmek için önemlidir. İslamiyet’te kul hakkının korunması, insanların haklarını kullanma ve korumalarına izin verilen hakların tümünü kapsar. İslamiyet’te kul hakkı kapsamında, insanların kendi kimliklerini ve özgürlüklerini koruma hakkı, eşitlik hakkı, özgürlük hakkı, özgür irade hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı, çalışma hakkı, sosyal yardım hakkı ve güvenlik hakkı vardır. İslamiyet, insanların haklarını korumaya ve kullanmaya izin verdiği bir dindir ve kul hakkı kapsamında insanların haklarını koruma ve kullanma haklarının korunmasını sağlar.

Kul hakkının günlük hayatta uygulanması için, insanların bireysel haklarını ve ödevlerini bilmesi şarttır. İnsanların, diğer insanların haklarına ve ödevlerine saygı duymaları ve bu hakları korumaları önemlidir. Ayrıca, karşı taraflar arasındaki çatışmayı çözmek için adil yaklaşımın öneminin kabul etmesi ve kullanılması da günlük hayatta önem kazanır. İslami ölçüler ve insan haklarına saygıya dayalı olarak, günlük hayatta kul haklarının korunması ve uygulanması için insanların adil ve ölçülü bir şekilde birbirleri ile iletişim kurmaları ve tartışmaları öngörülmüştür.

İslam’da Kul Hakkı İhlallerini Önlemek İçin Yollar

İslam’da kul haklarının önemli bir konu olduğu kabul edilmektedir. İslam, kul haklarını her şeyin üzerine konmuş bir köprü haline getirmeyi amaçlar. İslam, hak eşitliğini öne çıkartarak insan birbiriyle ilişkilerinde adaleti sağlamayı amaçlar. Kuran’ın hakları dile getirmek bu yüzden önem arz etmektedir. İnsanların haklarının, korunabilmesi ve önlenmesi için çok önemli kurallar vardır ve söz konusu kurallara uymak, İslam’da kul haklarının ihlallerini önlemeye yardımcı olmaktadır.

Öncelikle insanların haklarını korumak, kimi zaman insanlar arasında tüm kesimleri kapsayan bir düzenleyici sistemi gerektirdiği için belli yasaların korunmasıyla sağlanır. İslam’a göre insanlar, kutsal olarak tanımlanmış tüm haklarını koruyabilir ve kendilerinin üzerinde kontrol sahibi olabilirler. Bu hakların ihlallerini önlemek için, İslam hukuku devletler tarafından çoğunlukla uygulanmaktadır. Ülkelerce kabul edilen ve uygulanan İslam hukuku, kul haklarını ihlallerinin önüne geçmek üzere tasarlanmıştır.

İş Hayatında Kul Hakkı

İslam iş hayatında hakkın ve adaletin öne çıkardığı, dürüstlük ve herkesin hakkının korunduğu bir ortam sağlayan kurallar vardır. Bu kurallar, Allah’ın kullarına hitap eden ve onların haklarını ve memnuniyetini gözeten İslam dini tarafından öngörülen “iş etiği kuralları ve kul hakları” olarak adlandırılmaktadır.

Bu kurallar, İslam’ın ahlak sistemini de kapsamaktadır. Aynı zamanda İslam toplumundaki tüm insanların güvenliğinin sağlanması için kamu hukukunu kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca, insanların özgürce çalışmasını ve ekonomik faaliyetlerini de geliştirmek için kabul edilmiştir. İslam’ın kullarına verdiği kul hakları, toplumun daha dengeli ve dürüst bir ortamda çalışmasına yardımcı olmaktadır.

İslam’ın iş etiği kuralları ve kul hakları, çalışanlar arasında eşitliği ve insan haklarının korunmasını sağlar. Örneğin, eşit hakların verilmesi için eşitlik esası, tüm insanlar için ortak bir şekilde hareket etmek ve çalışanın olabildiğince temel haklarına saygı duymak gibi çabası, mümkündür. Karara konulan hakların verilmesi için de tarafların adil karar vermeleri, çalışanlar arasında adaleti teşvik eder.

İslam’da Hak ve Sorumlukların Kul Hakkına Karşı Önemi

İslam’da hak ve sorumluluklar çok önemlidir. İslam, Allah tarafından açıklanan emirler ve yasaklamalar arasında herkesin güçleri dahilinde adil olmalarını öngörür. Bu konumda, İslam müminleri, Allah’a karşı sorumlu olmak için doğru ve etik bir şekilde hareket etmeyi önerir. Allah’ın koyduğu haklar, kimseyi diğer insanlardan üstün tutmaya izin vermez. İslam, hakların doğru biçimde uygulanmasıyla, insanların eşit olmasını ve çıkarlarını korumasını sağlar.

İslamiyet, toplum ve iş ilişkilerine katılan her bireyin hak ve hukukunu koruma üzerine kurulmuştur. İşveren ve işçi arasındaki herhangi bir anlaşmazlıkta tarafların tarafsızlıkla sahip olacakları her türlü hakkın korunması gerektiğine inanmaktadır. Her iki tarafın karşılıklı saygı ve anlayış göstermesi de beklenmektedir. Böylelikle her iki tarafın da beklentileri karşılanabilecek biçimde hakkaniyet ve adaletin sağlanması söz konusu olacaktır.

İslamiyet iş ilişkilerinde insan haklarını, çalışma ortamının uygunluğunu ve çalışma hakkının korunmasını teşvik etmektedir. İşçinin haklarının korunması ve düzenleyici mekanizmalarla güvence altına alınmasının önemi vurgulanmaktadır. İşçinin müşterileri ile ilişkileri, eşit birliktelik, saygı ve hakkaniyet prensiplerine göre yönetilmelidir.

İyi İnsan Olmanın İlkeleri; Kul Hakkı

İslam ahlakı, insanların dünya ve ahiret hayatındaki sorumluluklarını anlayarak hayatlarına yönlendirmeleri için kurulmuş bir etiktir. İslam, temel olarak, kul haklarının korunmasını ve iyi bir insan olmak için temel ilkelerini korumayı öngören bir ahlak felsefesini benimsemiştir.

İslam ahlakında kul hakları üzerine ilk dayanak, insanların doğuştan Allah tarafından sahip oldukları para, özgürlük, adalet, saygı, anlayış ve kararlılıktır. İslam, bunların hepsinin önemini anlamanın yanı sıra, bu hakların açıkça tanınması ve korunmasını kesin olarak emretmektedir. İslam ahlakı eğitimi aynı zamanda insanların hayatlarını iyi bir insan olarak yaşamaya teşvik eder.

Buna göre, kişinin nefsine karşı mücadele etmesi, ahlaki ilkelere uyması, adaleti ve dürüstlüğü takip etmesi, edep ölçülerine uyması ve özgürlükleri koruması, kibir ve gururlanmamak üzere çalışması önemlidir. İslam ahlakının insanları hayatlarını iyi insanlar olarak yaşamalarına teşvik etmesinin ana nedeni, Allah’ın en yoğun olarak yaşandığı yaşamlar yaşanmasını ve dünyanın düzene konulmasına yardımcı olmaktır.

İslam ahlakı, insanlar arasındaki ilişkileri de düzenleyen çeşitli prensipleri de içerir. İnsanlar arasındaki münasebetlerin hürmet, saygı ve sempati gösterilerek tesis edilmesi konusunda dikkat edilmesi önemlidir. İslam, insanlara ait hakların herhangi bir eşitsizlik olmaksızın korunmasını ve insanlar arasındaki kardeşlik duygusunu canlandırmayı emretmektedir.

İslamiyet’in Kültürel Olarak Kul Hakkı

İslam kültüründe insanlar arasındaki ilkeler, kul haklarının korunması ve çeşitli kuralların öngörülmesi çerçevesinde gerçekleştirilir. İslam kültürünün temel taşı olan kul hakkı kavramı, köken olarak Kur’an-ı Kerim’den alınmıştır. İslam kültürünün çerçevesindeki kul hakkı kavramının temelinde adalet, insan hakları ve komşuluk hakkı vardır. Bu ilkeler, insanların hakkını koruyabilecekleri bir mekanizma oluşturur. İslam kültürünün çerçevesinde kul hakkı kavramının temel amacı, insanların eşit ve dürüst bir biçimde davranmalarını sağlamaktır.

Toplumsal uzlaşma, aralarındaki farklılıkları kabul ederek ilişkileri düzenlemede önemli bir rol oynar. İslam kültürünün amacı, aralarındaki anlaşmazlıkları barış ve sevgiyle halletmektir. İslam kültürünün temel prensipleri arasında etkileşim, saygı ve güven ile dürüst ve özveri ilişkileri kurulmasını öngörmektedir. İslam kültüründe toplumsal uzlaşma ilkesi, aralarındaki farklılıkları sevgi ve şefkat ile karşılamalarını ve aralarındaki ilişkileri yapıcı seviyede sürdürmelerini öngörmektedir.

Toplumsal uzlaşma, barış ve sevgi ile bir arada yaşamak, insanlar arasında önyargı, nefret ve şiddetin çözülmesini sağlamak için gerekli olan temel ilkelerdir. İslam kültürünün amacı, kişilerin aralarındaki anlaşmazlıkları kabullenip, yeni bir toplumsal uzlaşma modeli kurarak, çatışmada üstünlük sağlamayı önlemektir. İslam kültürü aynı zamanda insanların, birbirleriyle barış ve sevgi ile kaçınarak ortak çıkarları ve karşılıklı işbirliği hedefi ile bir arada yaşamalarını öngörür. Bu amaçla insanlar, birbirleriyle aralarındaki anlaşmazlıkları çatışmadan çözme yöntemleri arayışlarına girerek karşılıklı uzlaşmayı sağlamalıdır.

İslamiyet’te Kul Hakkı İhlalleri

İslam’da kul hakkı ihlalleri, İslam dininin şart koştuğu kul hakları, her insana ilişkin her türlü hakların tüm detaylarının korunmasını ifade eder. İslam’da kul hakları, insanın doğasının meşru özelliklerinin korunmasını öngören kurallara bağlanır. Buna göre, insanların mülkiyet, onur ve dürüstlük haklarının korunması gerekir.

Kul haklarının İslam’da şiddetle korunması, İslam toplumlarında adaletin sağlanması ve öngörülen hakların kullanılması adına çok önemli bir rol oynar. Ancak, maalesef, kul haklarının İslam’da sık sık ihlal edilmesi durumu da vardır. Bu ihlaller fiziksel ya da duygusal zarara neden olabilir, çok sayıda insanı etkileyebilir veya her iki etkiyi beraber yaşatabilir.

Kul hakkı ihlalinde, İslam hukukunda kanun koyucu tarafından emredilmiş olan cezalandırma kapsamında, Allah’ın yarattıklarının her birine uygulanmış iki tür yasal tazir yöntemi vardır. Bunlar;  cezalandırma ve kefaret olarak tanımlanmaktadır.

  • Cezalandırma, yanlış hareketin kötü sonuçlarını topluma öğretmek ve ihlallerin önlenmesi için gereken adımı atmak için kullanılır. Bu, suçluya haksız yaptığının farkına varması ve aynı hatayı tekrarlamamak için caydırıcı bir niteliktedir.
  • Kefaret ise, kurban veya zekât gibi, çoğu zaman para veya mala dayalı olarak yapılan, İslam’ın kutsal dininin bağlayıcı kurallarına uygun olarak ödenen bir para cezasıdır. Bu para cezası, suçlunun yetkili otoriteye olan mahkûmiyetini aranmaz nitelikte olup, suçlunun kalbi arındırılıp yücelik alanında hoş görülmesini temin eder.
  • Kul Haklarının İslam’da Engellenmesi

    Kul haklarının İslam’da engellenmesi için, hükümetler ve toplumun kendi arasında dayanışma içinde olması gerekmektedir. Toplumun her bireyin haklarını saygıyla kabul etmesi ve eşitlik esasına dayalı haklara sahip olması, kul haklarının korunması için çok önemli bir adımdır. İslam’da cinsel istismar, eşcinsel haklar, çocuk hakları, yaşlı hakları gibi insani hakların önemli bir konumda olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliğinin arttırılması, kadınların korunması ve kölelik gibi durumların önlenmesi de kul haklarının korunmasında önemli bir rol oynar.

    Kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi ve ikincil hakların güçlendirilmesi de kul haklarının İslam’da korunması açısından önemli bir aşamadır. Özellikle kamu araçlarının etkin bir biçimde kullanılması, eleştirel düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi ve konuları irdelemeyi teşvik etmesi, kul haklarının İslam’da daha efektif biçimde korunmasını sağlar. Azgelişmiş bölgelerde bulunan çocukların eğitim hakkının güvence altına alınması ve ekonomik eşitsizliklerin ortadan kaldırılması gibi çalışmalarla, kul haklarının korunması konusunda güçlü bir temel örmeyi de sağlayabiliriz.

    Kul haklarının İslam’da korunması için, İslam ahlakının öneminin anlaşılması gerekiyor. İslam dininin öngördüğü hakların herkes tarafından benimsenmesi, hakların eşit biçimde uygulanması ve kullanıcılar için daha güvenli bir ortam oluşturulması, İslam’da kul haklarının ihlal edilmesinin önlenmesinde son derece önemlidir.

Kur’an’da kul hakkı ile ilgili pek çok ayet bulunmaktadır. Kesin ve kırmızı çizgilerle affedilmeyecek olan nadir konulardan biri de kul hakkının yenmesidir. Müslümanlar olarak hayatımızın en temel ana fikri; mümine yakışır şekilde şereflice yaşamak ve davranmaktır. Mümin olarak yaşamamızı, yaratıcımız öğütler. Hiçbir mümin başkalarının hakkına girmez. Başkalarının hakkını yemez. Dinimize göre bir mümin nasıl olmalıdır, müminin vasıflarını yeniden hatırlayalım:

  • Gerçek müminler Allah ve peygamberine iman ederler.
  • Sabır ve namaz ve ibadet onların en ayırt edici özellikleridir.
  • Her gerçek mümin tevazu sahibidir.
  • Her gerçek mümin adildir.
  • Her gerçek mümin kul hakkına tenezzül etmez.
  • Her gerçek mümin yardımseverdir.
  • Her gerçek mümin güvenilirdir.
  • Her gerçek mümin dosdoğrudur. İçi dışı birdir.
  • Gerçek mümin sevgi ile doludur.
  • Her gerçek mümin, daima uyanıktır ve dünyanın yanıltıcı yüzüne kanmaz. İşleri zorlaştırmaz kolaylaştırır.

Şimdi okurlar; bu vasıfların hepsine haiz insan bulunamaz diyebilirler. O zaman vadedilen cennet de bize çok uzak demektir. Eğer biz mümin olamayacaksak; cennete de giremeyiz, dünya ve ahirette zarar edenlerden oluveririz. Muhasebe bu kadar basittir değerli okurlar.

Maide suresinde “Kendi ellerinizle kazandıklarınızın temiz ve helal olanlarından yiyin” diye buyuruluyor. Âl-i İmran Suresi’nde haksızlık yapanların yüzlerine ateş dokunacak deniyor.  Kuranın hangi ayetine bakarsak bakalım; insanların birbirlerine karşı saygılı ve adil davranmaları emrolunuyor. O halde en tehlikeli eylemlerden biri olan kul hakkına dikkat etmeliyiz ve bir dünyevi menfaat için, sonsuz yaşamı yakmamalıyız.

İnsanın Sosyal Bir Varlık Olması ve Kul Hakkı

İnsan tek başına yaşayacak şekilde programlanmadı. Sosyal olmak üzere programlandı. Görevi ise bu dünyada biraz deneyim kazanmak; iyi bir çizgide ilerlemek, sevgi merhamet barış ve huzurla ömrünü geçirip göçmektir. Evet, dünyada yaşam için, işe girmek ev almak, sigortalı bir hayat yaşamak araba sahibi olmak gayesi herkeste var. Ancak bunları, kul hakkına girmeden elde etmek; işin en ince noktasıdır. Eğer birilerinin sırtına basarak yükseliyorsak, o alçalmadır. Eğer dünya menfaatini başımızın üzerine koyarsak; alçalırız, dünya menfaatini ayaklarımızın altına alırsak yükseliriz. İnsan her an başkaları ile etkileşim halindedir ve sürekli olarak toplumda en iyi en güzel en akıllı en başarılı insan olmak için, bir füze gibi güdümlenmiş bir şekilde ilerliyor. Tek amacı dünyayı elde etmek. Bunu da başarınca elini Mars’a Plüton’a Uranüs’e atacak. Hiçbir zaman doyuma ulaşamayan karanlık arzuların peşinde ömür tüketecek. Bunu yapmayanlar hemen sistemin dışına atılıyor. Yapanlar ise başkalarını eze eze yoluna devam ediyor. İnsan medeni ve uygar bir varlık iken; onu vahşi doğa kanunlarına hükmeden bir küresel sisteme ayak uyduruyor. Kim güçlü ise en büyük payı alır. Kim güçlü ise haklı da odur kabulü hakim durumda.  Her insanın kafasını iki elinin arasına alması ve şunu düşünmesi gerekiyor: Allah (c.c) insanlardan bunu mu bekliyor? Allah’ın rızasını mal ve mülk peşinde koşarak mı elde edebiliriz? Bir anlığına kalbimizin derinliklerinden seslenen ve sesini kıstığımız vicdanımıza kulak verip onun ne dediğine dikkat edelim. Çünkü o ses, peşimizi asla bırakmayacak değerli okurlar. Bir yetime verilecek bir hediyenin bize- veren el- verdiği huzur; o yetimin gözündeki şükran ve mutluluğun ruha verdiği doyum; kaç külçe altınla alınabilir? Birçok okur şöyle düşünebilir: Ben şimdi ne yolla olursa olsun, kazanayım ve biriktireyim, sonra yetim beslerim!” Eğer helal yolla mal mülk para biriktiremiyorsak; irademizle aldığımız her haram kuruş; kalbimizin nurunu söndüren ve onu  zifiri karanlıklara gömen bir araç olacaktır. O durumda da yetim düşkün yoksul akla gelmeyecektir. Onlara infak edilen haram para; onları da mutlu etmeyecektir.

Ölümün ne zaman geleceğinin bilinmediği dünya hayatında; her mümin aklını başına alarak; bir an önce etrafındaki herkes ile helalleşmeli ve kimsenin hakkını kendinde bırakmamalıdır. Nefeslerimizin sayılı olduğu bu imtihanda, zaman kaybetmeden bir an önce kendimize çeki düzen vermeliyiz.

Kul hakkıyla ilgili Hadisler

 

Kul hakkını ödeyin, yoksa ödemeyenlerin amel defterleri, sahiplerine teslim edilinceye kadar açılmaz.” (İbn Mace, Fiten 12)

Kul hakkı, kıyamet gününde, sahibiyle karşılaşacak kadar büyük bir haktır.” (Buhari, Mazalim 3)

Kim, müslümanın kanını dökerse, onun cennete girmesi mümkün olmaz. Kim de müslümanın malını alırsa, onun cennete girmesi mümkün olmaz.” (Buhari, Şehadat 9)

Kim bir müslümanın izzetini korursa, Allah da onun izzetini korur. Kim de bir müslümanın izzetini çiğnerse, Allah da onun izzetini çiğner.” (Tirmizi, Birr 16)

Kim ki, bir müslümanın kusurunu örterse, Allah da onun kusurunu örter.” (Buhari, Edeb 31)

Kim, kul hakkını ödemeden ölürse, Allah Teala, o kimsenin hakkını, şikayetçi olduğu kişiye ödetir.” (Buhari, Mazalim 3)

Kim, bir müslümanın malını haksız yere alırsa, Allah onun bütün malını alır.” (Tirmizi, Büyû 9)

Kul hakkı, Allah’ın affetmediği bir haktır. Ancak hak sahibi hakkından vazgeçebilir. Bunun dışında bir çözüm yolu yoktur.

Kul Hakkının Kapsamı Nelerdir?

Cinayet
Çalma- yolsuzluk
Zimmet- rüşvet
Ana babaya akrabaya eşe dosta kötülük
Yalan yere yemin etme
Çıkar için adaleti yanıltma
iftira
Yetim hakkı yemek
Gücünün yettiğine zulmetmek
İkiyüzlü olmak
Akraba ile bağları haksız yere kesmek
Dedikodu yapmak
Kötülük yapmak ya da kötülüğe göz yummak

 

Allah’ın Huzurunda Verilecek Hesaplar

Kul hakkı yeme
Allah’a şirk koşma
Kişinin Allah’a karşı işlediği suçlar
Kişinin kullara karşı işlediği suçlar

Kul Hakkı Hangi Şartlarda Affedilir?

Kul hakkının zorla veya hileli yollarla gasp edilmesi, affı olmayan suçların başında geliyor. Ancak dünyada iken alınan kul hakkının sahibine yeniden iadesi ve af dilenmesi ile karşılıklı rıza sağlanırsa; umulur ki Allah da o günahı affeder. Bunun dışında kul hakkı affı bildiğimiz kadarıyla yoktur.

Hz. Ömer Ve Çobanın Hikayesi

Bir gün Hz. Ömer, bir çobanın, başka bir adamın hayvanlarına saldırdığı iddiasıyla çobanı huzuruna çağırdı. Ancak çoban, suçsuz olduğunu söyledi ve yalvararak kendini savundu. Hz. Ömer, çobanın iddialarını da dinledikten sonra, onun masum olduğuna karar verdi ve cezayı iptal etti. Kul hakkına saygı gösteren Hz. Ömer, adaleti sağladı.

Hz. Muhammed ve Yahudi Kadının Hikayesi

Hz. Muhammed bir gün bir Yahudi kadınla karşılaştı. Kadın, Hz. Muhammed’e karşı hakaretlerde bulundu ve onu kötüledi. Hz. Muhammed (sav), kadına karşılık vermedi ve ona saygısını korudu. Kadın daha sonra Hz. Muhammed’in ahlaki değerlerine hayran kaldı ve Müslüman oldu.

Hz. Ali ve Hırsız Hikayesi

Hz. Ali bir gün bir hırsızın yakalanması için emir verdi. Hırsız yakalandı ve suçunu itiraf etti. Ancak Hz. Ali, hırsızın ailesinin geçimini sağlamak için hırsızlık yaptığını öğrendi. Hz. Ali, bu müşkül durumda; hırsızın cezasını hafifletti ve onun ailesine yardım etmek için kolları sıvadı. Kul hakkına saygı gösteren Hz. Ali, adaleti korurken aynı zamanda merhametli davrandı.

Hz. İbrahim ve Misafirlerin Hikayesi

Hz. İbrahim, bir gün üç yabancıyı evine davet etti. Yabancılar, Hz. İbrahim’e Allah’ın bir mesajını iletmek için gönderildiklerini söylediler. Hz. İbrahim, onları büyük bir saygıyla karşıladı ve onlara konukseverlik gösterdi. Misafirler, Hz. İbrahim’e iyi haberler getirdiler ve onu Allah’ın lütuflarıyla ödüllendirdiler. Hz. İbrahim, kul hakkına saygı göstererek, misafirperverliğiyle övülen bir insan oldu.

Hz. Musa ve Fakir hikayesi

Hz. Musa bir gün bir fakirin evine gitti. Fakir, Hz. Musa’ya yemek sunmak istedi, ancak evinde yeterli yiyecek yoktu. Hz. Musa, ona biraz yiyecek getirerek onunla paylaştı ve onun ihtiyaçlarını karşıladı. Fakir, Hz. Musa’ya minnettar kaldı. Google

𝐓𝐄𝐊𝐀𝐒𝐔𝐑 ®
YORUMLAR

  1. ERDEM İRİ dedi ki:

    Gerçekten de dünya hayatında kul hakkına girmek ahiret hayatımızı da ateşe atmak gibi bir şey. Bu yüzden bilerek ya da bilmeyerek kul hakkına girmekten çok korkarım.